22 Haziran 2016 Çarşamba

30 YAŞ KARARLARI



Eskiden çok uzak gelirdi 30 yaşında olmak… Evet baya uzak zannediyordum ama şıpp diye geldi işte. Anlamadım bile ne ara 22’den 30’a vardım.

Ama hiiiiç 30 hissetmiyorum öncelikle onu söyleyeyim. 30 yaşında olunca insanın üzerine çökeceğini zannettiğim olgunluk, durgunluk, sakinlik… cık , yok valla hiçbiri uğramadı bana. Ama tabi sert köşelerim bir miktar da olsa törpülendi, azıcık yumuşadım en katı olduğum mevzularda bile. Beklediğim kadar olmasa da az biraz gelişme gösterdiğimi fark ediyorum 30 yaşıma bastığım şu sıcak yaz günlerinde.. Ama bu miktar beni pek kesmedi ki kendime bir dizi 30. yaş kararları aldım J

1-Detoks : yok ama gıda detoksu değil, eşya detoksu. Eşya derken bir evde, ofiste olabilecek ne varsa hepsinden bahsediyorum. Kıyafet, çanta, eski dergi, ofis malzemesi, numuneler, takı, toka, sehpa.. Kullanılmayan ama bi’ gün kullanırım diye atamadığım, kalabalık yapan, alanımı daraltan ne varsa bu detoks kapsamında yol vermek istiyorum. Kullanmadığım o kadar çok şey var ki, ya anısı var diye ya bi’ gün lazım olur da bulamazsam diye sıkıştırıp duruyorum çekmecelere. Mesela onlarca defterim var ama ben notlarım için sadece telefon ve tablet kullanıyorum. Artık hepsine elvedaa demenin vakti geldi.

2- Zaman yönetimi: bu aslında hepimizin derdi, büyük şehirde yaşayan herkesin zaman sıkıntısı var. Hep gidilecek yerler, aranacak arkadaşlar, ziyaret edilecek büyükler, yapılacak işler var ama vakit yok. Oğlum doğduktan sonra anladım ki vaktim yok diye sızlanıp durduğum günlerde ne çok vaktim varmış. Esas olan o ki iyi yönetilen bir 24 saatte her şeye olmasa bile birçok şeye zaman bulunabilir. Bu konuda bana kılavuz olacak kitabımın siparişini verdim bile J

3- Daha fazla film izlemek: bu madde 2016’nın başında eşimle aldığımız kararlardan biri aynı zamanda. Hedefimiz haftada 1 film izlemekti ancak Sevgili Met ile güne 5’te başlamamız, tüm gün koşturmamamız, günü en erken 21:00’da kapatmamız, bu arada filmi ayarlamamız, mısır patlatmamız, filmin başlaması, bitmesi derken saatin 00:00 olması ve uyanmamıza 5 saat kalmış olması sebebi ile yılın ilk 6 ayındaki skorumuz maalesef ayda 1 film oldu J Yeni yaşımda bu skoru en azından ayda 2’ye çıkarabilmek dileği ile..

4-Kütüphanemdeki okunmamış stokunu eritmek: ayda veya iki ayda bir mutlaka 5-6 kitap satın alırım ve bunların yarısını iki arada bir derede de olsa hemen okurum ancak diğer yarısını –aslında bilgilenmem gereken bir konusu olmasına rağmen – okuyamam, 5-10 sayfa okur kaldırırım rafa. İşte bunlar birike birike ufak bir tepe oldu. Kendime söz; o tepe erimeden yeni kitap siparişi yok.

5-Yavaşlamak: elimde sihirli bir değnek olsa, ilk bunu değiştiririm galiba. Şu aceleciliği, tez canlılığı, sabırsızlığı alıp uzaklara fırlatır, yavaşlık, sakinlik ile doldururdum içimi. Bu konuda yazılmış iki kitap almıştım ama okumasına bile tahammül edemediğim için kütüphanemdeki okunmamış stokunda başköşede duruyorlar. Öyle imreniyorum ki yavaş yürüyen, yavaş yiyen, yavaş konuşan, yavaş yaşayan insanlara. Ne diyeyim, 30’da olmadı, kısmetse 35’e kadar yavaşlamak dileği ile..

6- Sağlıklı yaşam: her zaman ilk hedef ama her türlü bahaneyle alt sıralara savuşturulan hedef. Sağlıklı beslenmek, spor yapmak, stresten uzak olmak… Bu curcunada biraz ütopik sanki ama yine de şuraya koyalım bir sağlıklı yaşam kararı.

7- Daha fazla seyahat etmek: çocuksuz günlerimizde uzak-yakın demeden her fırsatta seyahat eder, yeni yerler görmek için programlar yapardık. Ancak çocuk sahibi olunca en uzun yolculuklarımız Avrupa yakasına geçmek oldu. Hamileliğin ilk aylarında biri lezzet diyarı Antakya diğeri fıstık dünyası Gaziantep olmak üzere iki seyahatimizi yakmak zorunda kaldık ve kendimizi güzide mahallemize hapsettik. Bir de Sevgili Met 3,5 aylıkken 4 saatlik mesafedeki aile büyüklerini ziyarete gitmiştik ki ben o yolculuk sırasında beyleri baş başa bırakıp, arabadan inerek son sürat ters yöne doğru koşarak uzaklaşmamak için kendimi zor tutmuştum. O denli keyifli (!) bir yolculuktu. Artık Sevgili Met’in bir yaşını geçmiş ufak bir yetişkin olmasının verdiği cesaretle yavaştan gezinmeye başlayabileceğimiz kanaatindeyim.

Sanırım bu bünyeye bu kadar yeni karar yeterliJ


E peki var mı sizin de eklemek istedikleriniz?

20 Haziran 2016 Pazartesi

Dünyanın En Pratik Kavurmalı Pidesi

Şu hayatta yapabileceğiniz en pratik ve lezzetli kavurmalı pidenin tarifini veriyorum. 3 dakikada hazırlanıyor, 5 dakikada pişiyor. Yalnız ancak ramazanda yapabilirsiniz çünkü 1 adet ramazan pidesine ihtiyacınız var :)



Pidenin kenarlarından birer parmak boşluk bırakıp, ortasının üst tabakasını kopartın. İçine göz kararı eritilmiş tereyağ gezdirin. Onun üzerine 200 gr rendelenmiş kolot peyniri serpiştirin. En üste de 150 gr kadar kavurmayı elinizle ufalayın. Pideyi bu hali ile yağlı kağıt serilmiş bir tepsiye yerleştirin ve 200 derecede önceden ısıtılmış fırında 4-5 dakika pişirin. Fena çooook fena lezzetli pideniz midenizi şenlendirmeye hazırdır.

Hayırlı iftarlar

18 Haziran 2016 Cumartesi

BABALAR GÜNÜNE FARKLI BİR HEDİYE : TERARYUM

Bu post babalar günü için kravat, gömlek, parfüm ve cüzdan almaktan bıkanlara :)

Bu yıl oğlumun babası için farklı bir hediye alternatifi arıyordum. Pinterestte gezinirken gözüme teraryumlar takıldı. Bilmeyeniniz yoktur heralde, son dönemde baya popüler çünkü. Her yerde tatlış mı tatlış teraryumlar görüyoruz. Ama biz bunu oğlumla bize özel bir şekilde hazırlamaya karar verdik, daha doğrusu ben karar verdim. Sevgili Met’de ‘’mamamamamam’’ diyerek beni onayladı.

Amacımız fanusta bir teraryum kompozisyonu hazırlayıp içine de minik ikonlarla hayallerimizdeki hayatı sıkıştırmak. Bu gaye ile başladık araştırmaya. Önce internette yapımını tarif eden bloglara bakındım, birkaç video izledim. Sonra alışveriş listesi çıkardım, bunları aramaya başladım ve teraryumu yapıp satan bazı çiçekçilerin bu işin meraklıları için oldukça pratik DIY paketler hazırladığını gördüm. Tesadüfen halamızın arkadaşının da bu işleri yapan biri olduğunu öğrenince malzemelerin büyük bir bölümüne birkaç saat içinde ulaşmış olduk. Sadece hayallerimizin minik ikonları eksik kalmıştı, onu da yine halamız Eminönü’nde bir pasajdan temin etti.

Ve başladık yapmaya…



Öncelikle temel gerekli olan malzemelerin listesini yazayım;

·        İstediğiniz şekil ve boyutta fanus
·        Farklı boy ve istediğiniz renklerde çakıl taşları
·        Torf toprağı
·        Aktif karbon yani kömür kırıntısı
·        Eldiven
·        Birkaç adet sukulent veya nemli ortama dayanıklı başka bitkiler
·        Süslemek için renkli kumlar, taşlar, teraryum süsleri (minik eşyalar), ağaç kabuğu parçası, çubuk tarçın vb.

Başlamadan önce fanusunuzu yıkayın ve iyice kurulayın. Ellerinize eldiveni geçirin ve fanusun en altına en az bir parmak kalınlığında çakıl taşlarını yerleştirin. Bu taşlar sulama yaptığımızda fazla suyun aşağıya akıp toprakla temasının kesilmesi için drenaj oluşturacak. Ardından aktif karbon parçalarını yerleştirin. Bu kömürcükler de bakteri ve küf oluşumunu engelleyerek teraryumuzun ömrünü uzatacak.

Alt katmanlar hazır olduğuna göre artık sukulentlerimizi yerleştirip, torfa ekebiliriz. En son aşamada da süslemelerimizi yaptıktan sonra teraryumumuza can suyunu veriyoruz. Ve hemen sosyal medyada paylaşıp havamızı atıyoruz. Yok yok hemen değil, önce bir babalar günü gelsin de sonra paylaşın :)






Bu arada bizim hayalimiz bahçeli bir evde yaşamak olduğu için süsleme malzemeleri olarak bir ev, bahçeye iki mantar, bir bank, sukulentlerimizi sulayan bir köpek yerleştirdik ve bahçemize de yine hayalimiz olan vosvos minibüs park ettik.

Baba olsun olmasın, çevresindekilere babalık yapan, babacan herkesin babalar gününü kutlar, keyifli bir hafta sonu dilerim..

15 Haziran 2016 Çarşamba

BİR GERİLİM FİLMİ OLARAK UYKU EĞİTİMİ -3

Annesi ve babası olarak uyutamadığımız yavrumuzu bilimin güvenli kollarına emanet etmeye karar verdik ama bir uyku koçu ile nasıl çalışılır, uyku koçu ne yapar, eve gelip mi uyutacak, telefondan ninni mi söyleyecek, bizim yapmadığımız/yapamadığımız ne yapacak, bu konularda pek de bilgimiz yoktu. Etrafımızda uyku koçu ile çalışmış tek bir örnek vardı; üst kat komşumuz. Ancak onlar da eğitimi sadece 4 gün devam edebildiklerini, çocuğun psikolojisinin olumsuz etkilendiğini gözlemledikleri için eğitimi yarıda bıraktıklarını söylemişlerdi. Fakat dört gün verdikleri eğitimin bile onları çok iyi geldiklerini söyleyip, bize de profesyonel biri ile çalışmayı tavsiye etmişlerdi.

Aslında esas konu buydu: oğlumun psikolojisi. Bizim bu süreci tek başımıza atlatamamamızın gerçek sebebi. Elimi bırakırsam o kadar ağlıyordu ki. Ayağa kalkıp, bana dokunmaya, boynuma sarılmaya çalışıyordu. Bana olan güveninin zedelenmesinden korkuyordum. Korkmasından korkuyordum. Her ikimizin de artık gerçekten uyuması gerektiği su götürmez bir gerçekti ama bunun bu şekilde olması beni inanılmaz rahatsız ediyordu. Onu üzmek, üzerek uyutmak istemiyordum. O bu kadar üzülürken doğru mu yapıyorum, yanlış mı yapıyorum, kaş yapıyorum derken göz mü çıkarıyorum bilemiyordum. Birinin bana whatsapp’tan ‘’hayır, Ezgi Hanım sorun yok, doğru yoldayız, bunları hatırlamayacak bile’’ diye mesaj yazmasına ihtiyaç duyuyordum ve uyku koçuna yaptığım ödeme de tam olarak bunun içindi. Bana günde birkaç kez ‘’sorun yok, devam edelim’’ yazması için.

Bu yazıda hangi uyku koçu ile çalıştığımızı söylemeyeceğim. Çünkü aşağıda yazacağım bazı sebeplerden ötürü bu dönem benim için çok rahat geçmedi. Zaten rahat geçmeyecekti ama uyku koçu ile çalışıyorsam bunun bana pozitif anlamda yansıması gerekirdi. Dolayısı ile beklentimi karşılamadığı için olumsuz bir yorum belirtip adını yazmak ve işlerini engellemek istemiyorum. Çünkü o dönem duygusal olarak o kadar çökmüştüm ki bir miktar yardıma, azıcık dinlenmeye, birazcık ilgiye, bir kase çorbaya o kadar çok ihtiyacım vardı ki sadece uyku koçundan değil ailemden, yakınlarımdan, arkadaşlarımdan da çok fazla beklenti içine girmiştim ve beni aramayan, mesaj atmayan, ziyaret etmeyen herkese düşman olmuştum. Dolayısı ile uyku koçumuzun bende yarattığı izlenimde haklı mıyım, haksız mıyım emin değilim. Haksız yere de kötü bir şey yazıp işlerini etkilemek istemem çünkü web sitesinde hep iyi yorumlar yazıyor, kendisi ile çalışan anne/babaların sürekli teşekkür mektuplarını yayınlıyor. Sosyal medyada takipçisi çok fazla, tv kanallarına çıkıyor, eğitimler veriyor. İşin oldukça ehli kısaca ama dediğim gibi ben o dönemi ve şu anki halimizi düşününce çok da şükranla anmıyorum kendisini.

Bu uzun parantezi kapattıktan sonra konumuza uyku koçu araştırması ile dönüyorum. İnternette ve sosyal medyada arama yaptığınızda zaten 3-4 adres çıkıyor. Bunlardan teklif alıp, iyi elektrik aldığımız biri ile başlarız diye düşünürken, samimiyetine inandığım ve blogger’ın bu konuda bir yazısına denk geldim. Neredeyse 1 yaşına kadar uyumayan bebeği, bir uyku koçu ile çalışarak 15 günde kendi kendine ve deliksiz uyuyan bir bebeğe dönüşmüştü. Tamam dedim, aradığım koç bu. Başkası ile görüşmeye hiç gerek yok. Sonra yazısında bahsettiği uyku koçunun web sayfasını incelemeye başladım. Yorumlar inanılmazdı. ‘’Uyku eğitiminden sonra çocuğumu zorla uyandırıyorum!’’ resmen böyle yazmışlardı. İşte ben de onlardan biri olmak istiyordum. Ben de Sevgili Met’i zorla uyandırmak istiyordum.

Hemen iletişime geçtim, ödemesini yaptık, birkaç form doldurduk, ardından eğitim öncesi nasıl olduğumuzu görmesi için iki gün uyku güncesi tuttuk. Nasıl uyudu, ne kadar uyudu gibi bilgileri içeren. Ardından eğitim planı geldi. Beni ilk rahatsız eden şey bu oldu. İlk telefon görüşmemizde oğlumun durumundan detaylıca bahsettim, uyku koçumuz bana her bebek aynı yöntemle uyumaz, biz oğlunuza özel, onun neye ihtiyacı olduğunu bularak uyku eğitimini veririz demişti ancak gelen uyku planı benim elimdeki uyku planının aynısıydı. Olabilir dedim, demek ki onun tepkilerine göre değişiklik yapacağız ama o da olmadı. İki hafta diye başlayan program bir aya uzadı. Bu süreçte oğlumun akşam üzeri uykusuna sürekli direnmesine rağmen ve benim ısrarla acaba başka bir şey mi denesek diye sormama rağmen bu uyku planında hiçbir değişiklik olmadı.

Uyku eğitimine başladık. Uyku koçumuz whatsapp ile hizmet veriyordu. Dediklerini harfiyen uyguladım. Öncelikle gece beslenmemizi bir ile sınırlandırmamızı istedi. Gece sadece bir kez 11’de mamasını verecektik, tüm gece başka mama yok. Bir de emzik konusu vardı. Yatağına 4-5 adet emzik koymamızı ve emziği düştüğünde kalkarsa asla vermememizi, kendisinin arayıp, ağzına takması gerektiğini söyledi. Ben her ne kadar oğlumun bunu yapabileceğine inanmasam da valla başardı. Bu dönemde eve kimse gelmedi, biz hiçbir yere gitmedik. Gittiklerimiz de yakın yerler ve uyku aralarında oldu. Uyku saatinden önce mutlaka eve döndük. Çünkü pusetinde uyursa yatağa koyamıyorduk, uykusu çok hassas olduğu için dokununca uyanıyordu.

Uyku eğitimine gece uykusu ile başladık ve ilk akşam Sevgili Met tahminimden daha iyi tepki verdi, yaklaşık 45 dakika kadar ağlayarak uykuya daldı ve sabaha kadar deliksiz uyudu. İnanılmazdı gerçekten. Rüyamda görsem inanmazdım. Aylardır o kadar yorulmuştuk ki biz de uyanmamışız. Sevgili Met doğduğundan beri ilk kez deliksiz uyumuştuk. Ertesi gün öğlen de yine benzer bir süre ağlayıp uyudu. Ancak kısa süre uyudu, sonra uyandı. İyi bir başlangıç yaptığımız için ve biraz da web sitesinde yazan yorumların etkisiyle birkaç gün içinde yatağına koyar koymaz uyur zannediyordum ama yanılmışım. İki haftalık program bitti, yaklaşık iki hafta daha devam ettik. Bu dönemde ben karşımda sürekli ağlayan oğlumla, sinirlerim laçka olmuş şekilde, ‘ne zaman ağlamadan uyuyacak’ diye uyku koçumuza sorular sorarken; aldığım yanıt hep aynıydı. ‘gayet iyi gidiyoruz’ , ‘sabırsız olmayın’ . Sanki herkese copy-paste aynı yanıtı gönderiyormuş gibi geliyordu. Hep iki kelimelik cevaplar. Fazla detay yok ve hep aynı cevap. Ben de yukarıda bahsettiğim gibi sağlıksız bir ruh hali içinde olduğum için, oğlumu uyutabileceğini umduğum tek insandan biraz daha alaka bekliyordum. Böyle düşünmekte ne kadar haklıyım bilmiyorum ama beklentim karşılanmadı diyebilirim.

Birinci ayın sonuna yaklaşırken artık 45 dakika yarım saat ağlamıyordu ama hala bir dengesizlik hali vardı. Bir uykusunda yatağa başını koyar koymaz saniyeler içinde sıfır ağlama dalarken, sonraki uykusunda 5-10 dakika ağlayabiliyordu. Uyku koçumuz bu tarz gerilemelerin doğal olduğunu söylemişti. Öğlenleri ise hala kısa süre uyuyordu, toplamda uyuması gereken uyku süresine ulaşamıyorduk.

Bu arada yılbaşına birkaç gün kalmıştı. Haftalar öncesinden yılbaşı akşamı için kardeşimde toplanmayı planlamıştık ama eğitim düşündüğümüzden de uzun sürmüştü ve biz hala ev dışında bir uyku denemesi yapmamıştık. Bu konuyu uyku koçumuza sorduğumda oğlumun henüz uykuları tam olarak yoluna girmediği için hazır olmadığını ama kararı bize bıraktığını söyledi. Ben de iyiden iyiye sıkılmıştım, ne eve kimse geliyordu ne biz kimseye gidiyorduk, bir aydır ciddi bir kamp hayatı yaşıyorduk. Eşimle konuşup, gece kardeşimde kalmayı denemeye karar verdik. Sevgili Met’in nasıl bir tepki vereceğini merak ediyorduk. Uyku koçumuzu arayıp, kararımızı açıkladım. Peki dedi, birazdan ev dışı bir ortamda uyuturken nelere dikkat edeceğinizi anlatan bir mail göndereceğim dedi. Gönderdi de, ancak gelen mailde ‘uyku eğitiminiz bitti, mezun oldunuz’ yazıyordu. Ben şok J Daha iki saat önce dışarıda uyumaya hazır değil dediği oğlum birden mezun olmuştu. Sonra bir telefon görüşmesi yaptık, doğru anladığımdan emin olamadım çünkü. Görüşmede de mezun olduğumuzu teyit etti, ‘’artık sistemi öğrendiniz, bundan sonrasını halledersiniz’’ dedi. Ben de bu kamp döneminden o kadar sıkılmıştım ki ‘’ama benim oğlum hala ağlamadan uyumuyor, hala kısa süre uyuyor, daha mezun olmadık,’’ demedim. Böylece bu maceranın sonuna gelmiş olduk.

Şimdi nasıl mı? En azından gece deliksiz uyuyor derken, orta kulak iltihabı, aşı, ateş, diş çıkarma gibi sebeplerden uzun zamandır deliksiz uyumuyoruz. Ama bir sıkıntısı yoksa uyansa bile kısa sürede dalıyor tekrar. Bu arada uyku eğitimi bittikten sonra, oğlumu odada yalnız bırakıp çıkmayı kestim, o şekilde iyi hissetmiyordum çünkü kendimi. Şimdi uyku rutinlerimizi yapıp, yatağına yatırıyorum. Yatağının karşısındaki koltuğa geçip, o uyuyana dergimi karıştırıyorum. Uyuyunca odadan çıkıyorum.


Ve mutu son..  Sevgili Met mışıl mışıl uyuyor J

2 Haziran 2016 Perşembe

BİR GERİLİM FİLMİ OLARAK UYKU EĞİTİMİ -2

Evet, gerilim filmi devam ediyor. Uykusuzluk canımıza tak etti ve bir yola çıktık. Amacımız sallama, pışpışlama, emzirme, öpme, okşama, arabada gezdirme gibi hiçbir desteğe ihtiyaç duymadan kendi kendine ve deliksiz uyuyan bebelerimizin olması, o uyurken bizim de uyku, yemek, film izlemek, duş yapmak, bir arkadaşımızla iki lafın belini kırmak  gibi insani ihtiyaçlarımızı karşılamamamız, hayata geri dönmemiz…

Uyku eğitimi yöntemimi seçerken birçok ekolü okudum, uygulayanların yorumlarını okudum. Hepsinden kafama yatanları not aldım ama ağırlıklı olarak The Sleep Lady- Kim West’in İyi Uykular Tatlı Rüyalar El Kitabı’ndan destek aldım. Kafam karıştıkça, kararsızlığa düştükçe onu açtım okudum. ‘Kafanı karıştıracak ne var canım?’ diyebilirsiniz. Evet, yok aslında, her şey gayet açık. Ama bu küçük insanlarda öyle numaralar var ki adınızı bile karıştırabilirsiniz. Sistem belli, çok net aslında ama çok alakasız bir tepki veriyor, ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz.

Neyse artık konuya gireyim. Ancak öncelikle bebeğinize kiminle bakıyorsanız, anneanne/baba/bakıcı vb. bu konuda hem fikir olmalısınız o kişiyle. Siz evde yokken ayağında sallar, çok ağlayınca ‘’ayy ben dayanamıcaaamm’’ yapar falan maazallah! Emekleriniz boşa gider. Yok, eğer tek başınıza bakıyorsanız ve eğitimi yalnız verecekseniz, kendiniz ile mutabık olun öyleyse. Güçlü, istikrarlı, kararlı ve dirayetli olmak zorundasınız. Yoksa bu yolun sonu gelmez. Bi’ kerecik geri adım atarsanız hep atarsınız ve o minik insan bunu bildiği için size o adımı attırana kadar uyumaz. Gerekirse günlerce uyumaz, inanın bana. Zaten bu onun için çok da zor bir şey değil. Aylardır uyumayan birinden bahsediyoruz. Bu aşamayı tamamladıysak uygulamaya başlayabiliriz.

Bu eğitim sırasında size lazım olan malzemeler; bir adet uyumayan bebe, bir adet bebek karyolası, bi’ sandalye ve bir tane de uykusuz ana veya varsa (aslında daha çok tercih edileni) baba. Genel olarak Ferber abimizin sert üslubu hariç hepsi aynı kapıya çıkıyor aslında. İlk üç gün sandalye yatağın yanında, sonraki üç gün odanın ortasında, sonraki üç gün odanın kapısında, son üç gün ise odanın dışında,koridorda veya bebeğinizin sizi görmeyeceği ama sizin onu göreceğiniz/duyacağınız bir yerde.

Tüm malzemelerimiz tamamsa uyku rutinlerimizi belirleyelim. Size ve bebeğinize en uygun, en pratik, en rahat rutinler neler olursa onları yapın. Öğlen uykularının rutinleri daha kısa, gece uykusununki daha uzun olsun. Mesela bizimki şu şekilde; öğlen perdeleri kapatıyoruz, uyku tulumunu giyiyoruz, su içiyor, emziğini alıyor, öpüp iyi uykular, tatlı rüyalar diyoruz duyabileceği bir sesle ve yatağa yatırıyoruz. Gece ise buna duş ve süt içme ekleniyor.

Bu şekilde başladık kendi çapımızda uyku eğitimine ancak ben ilk üçgünde sandalye ile yatağın yanında oturmanın yanına asrın hatasını yaptım ve elini tuttum L L L evet bunu yaptım. Sallamadan uyudu ama bu defa elime alıştı, elimi çeker çekmez uyanıyordu. Dolayısı ile ilk üç günden sonraki aşamaya geçemedik yani sandalyeyi odanın ortasına alamadım. Çünkü odanın ortasından malum şahsın elini tutamıyordum. Bir tarafım buna da şükür derken bir tarafım gece-gündüz tüm uykularda elelesiniz, bi’ saçmalama lütfen diyordu. Bu dönemde Sevgili Met’in odasını ayırmıştık, uyku tulumuna alıştırıp battaniye açıldıkça uyanmaların önüne geçmiştik, sallamayı bırakmıştık ama bunların hiç biri hala bana uyuma lüksünü tanımıyordu. Okuduklarımı uygulayamıyordum. O kadar çok ağlıyordu ki çaresiz kalıyordum. Eşimle konuştuk, bu işi tek başımıza çözemeyeceğimize karar verdik ve bir uyku koçu araştırmaya başladık. Peki uyku koçu önderliğinde uyku eğitiminden sonra Sevgili Met uyudu mu? Detayları yazımızın üçüncü bölümünde J

Bol uykulu günler, geceler dilerim